BİRLİK VE BERABERLİK İSTİYORSAK...
KURTULUŞ, KALKINMA, REFAH,
BARIŞ, HUZUR VE ÖZGÜRLÜK
İÇİN TOPLUMSAL DAYANIŞMA
BİR ZORUNLULUKTUR.
BİRLİK VE BERABERLİKTEN YANA OLANLAR
ADALETLİ VE HAKKANİYETLİ OLMALIDIR.
Toplumsal dayanışma toplumun bütün kurum ve kuruluşlarıyla ortak değerlerde birleşmesi ve birlikte hareket etmesidir. Günümüzde toplumsal dayanışmayı önemsememek, yada toplumsal dayanışma olarak ortaya konulan faaliyetlerde toplumun herhangi bir kesimini yada kurumunu yok saymak toplumsal dayanışma degil toplumu ayrıştırma olur.
Öncelikle her birey, her kesim, her düşünce, her kurum yani dayanışma içersinde yer alması gereken herkes, karşısındakini öteki olmaktan çıkartıp, kendinden kabul etmeli, herkesi oldugu gibi benimseyip, degişmeye zorlamadan, ikiyüzlülüge mecbur kılmadan, kabullenmelidir. Aynı safta bulunması gerekenler, birey yada kurum olarak birbirlerini rakip degil, dost olarak görmedikçe, birbirlerinin eksikliginin degil, yanyana olmanın herkesi güçlü kılacagını kavrayamadıkça, dayanışmada, birlik ve beraberlikte sadece varılması gereken birer hedef olarak kalır.
Toplumsal dayanışma için mutlaka bu dayanışmaya etki eden faktörlerin iyileştirilmesi gereklidir. Toplumsal dayanışmayı saglayacak olanlar insanlardır ve insan sosyal bir varlık olarak yaşadıklarından ve çevresinden mutlaka etkilenir. İşte bu etki pozitif oldugunda insana yarar saglayabilecegi gibi, negatif bir etkilenme de kesinlikle zarar verecektir. Toplumlar biryelerden oluştuguna göre, bu etkileşme aynı zamanda toplumlarada yararlı, yada zararlı olur. Eger bu etkileme pozitif yararlı yönde ise bireyler, toplumlar ve sonuçta ülkenin yararlanacagı güzel sonuçlar ortaya çıkar, aksi durumda bireyler, toplumlar ve ülke zarar edecek noktaya gelir.
Şimdi oturup topluma yön verenler düşünmelidir. Bu toplumun, bu milletin, egitiminden, saglıgından, güvenliginden, malından, dininden, namusundan, özgürlügünden, kalkınmasından, yolundan, suyundan, ekmeginden, aşından,işinden sorumlu olanlar düşünmelidir. Devlet yöneticileri, bürokratlar, memurlar, yani aklınıza gelen herkes düşünmelidir. Birlik ve beraberlik adına ortaya çıkanlar, en küçükten en büyüge, sosyal ve kültürel alanda hizmet adına ortaya çıkanlar düşünmelidir. Neden birtürlü istedigimiz, arzu ettigimiz manada umut ettigimiz, bekledigimiz yada hedefledigimiz toplumsal dayanışmayı saglayamıyoruz, neden birlik ve beraberligimizi temin edemiyoruz.
Bugünkü mevcut durumda, herkes kendince düşününüp vicdanlarına danışmalıdır, yapılan işler, yürütülen faaliyetler ne adına yapılmaktadır. Benlik duygusu ne kadar hakimdir vicdanlarına, egoları ne kadar güçlüdür, şöyle bir kantara çekmelidir her sorumlu kendini . Yada aynaya bakıp sorgulamalıdır yaptıgı işleri neden yaptıgını. Başkan olmak adına, iktidar olmak adına, bulundugu konumu kaybetmemek adına, şan adına, şöhret adına, desinler adınamı yapıyorum yoksa millet adına, dayanışma adına, birlik ve beraberlik adınamı yapıyorum diyebilmelidir. En sonunda bir karşılaştırma yaparak, başarı yada başarısızlıgını yine kendi tespit etmeli ve tabiiki tespit ettigi sonuca göre bir karar vermelidir.
Toplumsal dayanışma, birlik, beraberlik ve fedakarlık ruhu ile bezenmiş, hoşgörülü, affedici, sevgi ve saygı kurallarını ihlal etmeyen, verdigi sözde duran, hayalcilikten uzak davranan, günü kurtarma, koltugu koruma peşinde olmayan, toplumun hiç bir ferdini ve hiçbir kurumunu (onlar yanlış yapsalar dahi) kendi egosu için, yada sürgelen kısırdöngü devranların devamı için feda etmeyen, liderler ve yöneticilerle saglanabilir.
Toplumsal dayanışma, birlik ve beraberlik adına ortaya çıkan, yada bunu saglamakla sorumlu olanlar, liderler ve yöneticiler, saglam karakterli, halkı kucaklayan, birlikte aynı mücadelenin içinde olan arkadaşlarını unutmayan, yol arkadaşlarına sırtını dönmeyen kimseler olmayı becerebilmeli, herkese aynı eşit davranarak, hakkaniyetli ve adaletli olmalıdırlar. Karşılıklı hakkaniyet ölçüleri korunamazssa, adaletle davranılamazssa, hiçbir konuda ve hiçbir düşüncede dayanışma söz konusu bile olamaz. Bir yerde ayrımcılık yapıldıgı hissi uayndırılırsa, eşit davranılmazssa, verilen sözler tutulmazssa, vaadler yerine getirilmezsse dayanışma umuduyla orda bulunanlar, bir olmaya, beraber olmaya azmedenler, bu durum karşısında hayal kırıklıgına ugrayıp, kandırıldıklarını düşünerek daha da çok uzaklaşabilir, parçalara ayrılabilirler.
Dayanışma ruhu ile hareket ederek, birlik ve beraberligini saglayan toplumlar, giriştikleri her mücadelede sosyal, ekonomik, iktisadi, egitim, kültür alanlarında ve aklımıza gelen her alanda başarıya ulaşmış ve hatta girdikleri savaşları kazanmışlardır. Kendi tarihimizde de bunun örnekleri fazlasıyla mevcuttur.
Toplumsal dayanışma olmadan, birlik ve beraberlik saglanmadan atılan adımlar en başta, güzel görünsede, yahut başarılıymış gibi algılansada o çemberin içersinde olması gerekenlerden bir kişi bile dışarda kalmışsa birlik saglanamamış demektir, birlik saglanamamışsa dayanışma saglanması sadece bir hayal olarak kalır.
Birlik ve beraberlik içinde olan toplumlar, karşılaştıkları en zor sorunları dahi kolaylıkla çözerler. Sorunlarını çözen toplumlar ise ilerlemek ve gelişmek için, fikir birligi, gönül birligi ve eylembirligi içersinde hareket ederek başarıya ulaşırlar.
Dünyada birlik ve beraberlik içinde hareket etmeyen, toplumsal dayanışmayı saglayamayan bir tek aile, şirket, dernek, kulüp, kurum, vakıf yada devlet yokturki, başarıya ulaşmış olsun.
Hergün yeni nifakların, bozgunculukların, tezatların ortaya atıldıgı günümüzde, birlik ve beraberlik yolunda, evlerimizden başlayarak, herkes sorumlu oldugu noktada, şahsi düşünce ve çıkarlarını birtarafa bırakarak, toplumsal dayanışmanın saglanması, birlik ve beraberligin temin edilemesi için gayret göstermeli, bunu yaparken adalet ve hakkaniyetten şaşmadan davranmalıdır.
Unutmayınızki saatin en küçük dişlisinde bir diş kırılmış olsa, o saat, zamanı birdaha asla dogru gösteremez. Bir küçük dişliyi tamir etmektense, kolundaki saati çıkarıp atmak bir çözüm degildir. Çare herkesin kolundaki saatte kırık olan dişliyi onarması ve saatine sahip çıkmasıdır.
Hüseyin Çakmaktaş