Soykırım Yalanına karşı Bizimde söylenecek bir sözümüz varHersene Nisan ayı geldiginde vizyona giren dizi filim birkez daha sahneye konuldu. ermeni soykırım yasa tasarısı abd tarafından kendi kurullarında görüşülecek oylanacak ve redddilecek. Bu dizi filmi seyretmekten biz yorulduk. Her yılTürkiye'ye isteklerini ve bazı konularda gereken dayatmalara mesnet oluşturabilmek için abd tarafından oynanan bu oyunun yöntmenligini ermeni diasporası yapıyor. Son derece kötü bir filim, gerek oyuncuları gerekse yönetmenleri kötü, senaristi ise berbat. Filmin oyuncularıda hakeza aynı şekilde kötü. Filmin bölüm oyuncusu ermenistan ise ne yapacagını bie bilemeyen bir konumda. Yinede bu oyun oynanıyor, oynanmayada devam edecege benziyor. Ben bu filmi sanatsal açıdan degilde komik tarafından bizim Merhum büyük usta Kemal Sunal'ın Şaban tiplemesini canlandırdıgı komedilere benzetiyorum. Bir farklaki çok kötü bir kopya ve asla büyük ustanın sanatsal yanından eser yok. Filmin seyircisi yada eleştirmeni olan bizler bıktık ama onlar bıkmıyor naapalım. O halde bekleyelim final bölümünüde çeksinler, yasa tasarısını oylasınlarda bitsin bu iş. Bu esnada bizde mezarlık yanından geçerken korkudan türkü söyleyenler gibi ilişkilerimiz bozulur. dostlugumuz zedelenir, İncirlik üssünü kapatırız gibi söylemlerden uzak duralım. Güçlü ve özgüven sahibi bir ülke olarak bence hiç ilgilenmesek daha iyi ederiz. Varsayalımki bu tasarı oylandı biz hiçbirşey yapmadık yada yapamadık ne olacak ermenistan bizden toprakmı talep edecek, yoksa tazminatmı talep edecek ne yapacaksa yapsın o zaman düşünelim. Çünkü onların gücü yetse bu taleplerini zaten tasarı kabul edilmesede yaparlar. Tasarı geçince ermistan güçlenecekmi bize savaşmı açacak bilemem ama biz burdayız bu topragın tozundan bir zerreyi bile kanımızın son damlasına kadar savunmak için canımızla kanımızla, malımızla varız. Unutmayızi yel kayadan birşey kopartamaz. Bir olalım birlik olalım da görelim yedi düvel birleşse bize asla güç yetiremez. yetrki biz birlik ve beraberlik içinde olup dik duralım. Onlar daha Çanakkale'yi, İstiklal Harbini, Büyük Atatürk'ü şanlı Mehmetçigi unutmamışlardır. Unutanlar varsa açıp tarihimizi okuyup hatırlarlasınlar biraz, kendileri için yararlı olur. Soykırıma gelince biz tarih boyuca soykırıma ugrayan zorda kalan her millete sahip çıkmışız. Biz soykırım yapacak bir ruha bir inanca asla sahip degiliz. O yıllarda bizi arkadan vuran ermeni çeteleri yedigi tokadın acısını unutamıyorsa kabahat bizde degil. Dünya tarihine baktıgımızda; (ATO soykırım raporu) Felluce’de 1500 sivilin sokaklarda öldürülüp çürümeye terkedildiği, cesetlerin köpekler tarafından yenilmeye başlandığı ve 250 bin kişinin bölgeden sürüldüğü belirtilen raporlarda “Felluce katliamı Post Modern Soykırımdır” denilmiştir. Soykırım tanımının açık olmasına rağmen, Avrupa Birliği ülkelerinin soykırım değerlendirmesini insan haklarına göre değil, çıkar endeksli yaptığına dikkat çekilen raporda bir çok AB ülkesinin soykırım sicili bozuk olmasına rağmen, hiç üzerlerine alınmadıkları, siyasal ve ekonomik anlamda güçlü ülkelerin soykırımlarının görmezden gelindiğini, birbirlerini karşılıklı olarak akladıkları belitildi. Fransızlar’ın Cezayir’de 1830 yılı ile 1962 yılları arasında 1 milyon Cezayirliyi öldürdükleri, Cezayirlilere sistematik bir biçimde soykırım uyguladıkları belirtilen raporda, bu ülkenin sürekli olarak sözde Ermeni Soykırımını tanıması için Türkiye’ye baskı yaptığını hatırlatıldı. Fransız, İngiliz ve Almanlar başta olmak üzere bütün AB ülkelerinin Felluce soykırımı karşısında kayıtsız kaldıkları ifade edilen raporda, Birleşmiş Milletler de kendi soykırım tanımına giren insanlık suçlarına karşı ses çıkarmamakla suçlandı. Raporda, soykırım suçlarına ilişkin şu örneklere yer verildi: İSPANYOL VE AMERİKALILARIN YERLİ KIZILDERİLİLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM: 1492 yılında Kristof Kolomb’un ayak bastığında nüfusu 8 milyon olan Arawaks yerlilerinin sayısı 22 yıl içerisinde 28 bine indi. NORVEÇLİLERİN TATERLERE (GÖÇER) UYGULADIĞI SOYKIRIM: Norveçliler 1920-30’larda çıkardıkları yasalarla Nordik ırk’ın ariliğini korumak için etnik grup Tater (Göçerler) kızlarını zorla kısırlaştırdılar. Norveç toplumu ne kadar Tater’i kısırlaştırsa o kadar kendi ırkını koruduğuna inanıyordu. Kısırlaştırma yoluyla ehlileştirilemeyen Taterler üzerinde insülin ve elektroşok yöntemleri uygulanmaya başlandı. İNGİLİZLERİN AVUSTRALYALI YERLİLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM İngiltere Krallığı 1788-1938 tarihleri arasında sömürge amacıyla gittikleri Avustralya’da yerleşik yerli halk Aborjinleri sistematik olarak yok ettiler. İngilizler aralarına salgın hastalık yaydığı bununla da yetinmeyip yemeklerine zehir katarak yoketmeye çalıştığı 750 bin siyah derili aborjinden geriye sadece 31 bin kişi sağ kalabildi. ALMANLARIN BATI AFRİKA’DA NAMİBYALILARA UYGULADIĞI SOYKIRIM Almanlar 1891 yılında hammadde ve işgücü ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Güney Batı Afrika (Namimba)’ya sömürge kurmak amacıyla çıktılar. Bölgedeki çok zengin altın ve zümrüt madenlerini ele geçirmenin yolunun yerel Herero ve Nama halklarını yok etmek olduğuna karar veren Almanlar harekete geçti.Bu emir üzerine adanın yerlileri Herero ve Namalar üzerine taaruz eden Alman askerleri yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden herkesi katlettiler. Katliamdan kurtulanlar işkenceyle öldürüldü. Yaklaşık 132 bin yerliden geriye 15 bini sağ kalabildi. ALMANLARIN YAHUDİ VE ÇİNGENELERE UYGULADIĞI SOYKIRIM Almanlar 1933-45 yılları arasında Büyük Alman İmparatorluğu’nu kurmak ve mükemmel Alman ırkını yaratmak hedefiyle diğer milletlerden veya etnik gruplardan 21 milyon insanı topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında fırınlarda yakarak, gaz odalarında zehirleyerek soykırıma uğrattılar. Alman yönetimi öncelikle kendilerinden olmadığına inandığı bütün ırkları tespit edip harflerle sınıflandırdı. Bu kampanya uyarınca Çingenelerin yüzde 94’ü kısırlaştırıldı. İkinci hedef grup olarak Yahudiler seçildi. Gerek Almanya gerekse de Almanların işgal ettiği diğer ülkelerde yaşayan milyonlarca Yahudi sistematik bir biçimde vurularak, asılarak, yakılarak ve zehirlenerek öldürüldü. AMERİKALI VE İNGİLİZLERİN ALMANLARA UYGULADIĞI SOYKIRIM Amerikalılar ve İngilizler Almanların savaşı kaybetmelerinin ardından, Dresden kentine sığınan Alman göçmenlerin üzerine 3 gün süreyle havadan bomba yağdırdılar. Savunmasız insanların sığındığı Dresden kentine intikam amacıyla uygulanan bombardıman sırasında 3 bin 900 ton tahrip gücü yüksek bomba ve 200 bin napalm bombası atıldı. Bu yoketme harekatında çoğunluğu çocuk ve kadınların oluşturduğu 200 bin kişi öldü. Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombaları sonucu 135 bin kişinin öldüğü gerçeği Dresden’e uygulanan soykırımın büyüklüğünü gözler önüne serdi. DANİMARKALILARIN ALMAN MÜLTECİLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde Sovyet Ordusu’nun Alman topraklarına doğru ilerlemesinden kaçan 250 bin Alman mülteci Danimarka’ya sığındı. Üçte birini 15 yaşından küçük çocukların oluşturduğu Almanlar tel örgülerle çevrili toplama kamplarına alındılar. Binlerce çocuk ve yetişkin tifüs, bağırsak iltihabı, ishal sonucu yaşamlarını kaybettiler. RUMLARIN KIBRIS’TA TÜRKLERE UYGULADIĞI SOYKIRIM İngilizler 1912-1974 döneminde Kıbrıs adası üzerindeki egemenliklerini sağlamak amacıyla Rumlar’ın ENOSİS’i gerçekleştirmelerine göz yumup Türklere karşı saldırı başlattırdılar. 1912’de adada yaşayan Rumlar Kıbrıs’ın 35 ayrı noktasında Türklere ait iş yerleri, camii ve evleri yakıp yıkmaya insanları katletmeye başladılar. 1952 yılında EOKA adlı terör örgütü kuruldu. EOKA sistematik bir biçimde başlattığı saldırılarda 100 Türk’ü, 100 İngiliz vatandaşını öldürerek 30 Türk köyünü yaktı. 1963 yılında EOKA’cılar yeni bir etnik temizleme planını devreye soktular, bu saldırılarda 500 Türk öldürüldü, 130 Türk köyü yakıldı, 25 bin Türk evlerini terketmek zorunda kaldı. YUNANLILARIN BATI TRAKYA’DA TÜRKLERE KARŞI ASİMİLASYON YOLUYLA UYGULADIĞI ETNİK VE KÜLTÜREL SOYKIRIM 1923 yılında Lozan’da imzalanan Türk ve Yunan azınlıkların karşılıklı mübadelesine ilişkin anlaşmanın ardından Yunan hükümeti Batı Trakya bölgesinde yaşayan Türkler üzerinde sistemli olarak etnik ve kültürel soykırım başlattı. Bölgenin büyük bir bölümünü askeri bölge haline getirip sıkıyönetim ilan edildi. Köyler arasında geliş gidişler izne bağlandı, Türk azınlığın pasaportlarına el konuldu. Türklerin hukuki, siyasi, kültürel ve dini haklarının kısıtlanması ibadetlerine izin verilmemesi gibi yoğun baskılar sonucu 400 bin Türk bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. BULGARLARIN TÜRKLERE KARŞI UYGULADIKLARI ETNİK VE KÜLTÜREL SOYKIRIM 1970-89 yılları arasında Bulgar hükümeti Bulgarlaştırma adı altında ülkede yaşayan 1,5 milyon Türk, Pomak ve Çingenelere karşı bir asimilasyon kampanyası başlattı. Ülkede yaşayan 310 bin Türk’ün isimleri polis zoruyla Bulgar ve Hıristiyan isimleriyle değiştirildi. Türkçe eğitim veren okullar, üniversitedeki Türk filolojisi bölümleri, Türkçe gazeteler ve camiler devlet emriyle kapatıldı. Çocukların sünnet ettirilmesi yasaklandı. Çocuklar bu yasağa rağmen sünnet ettirilip ettirilmediğini kontrol edilmek için zorla sağlık merkezlerine gönderildi. Mezar taşlarının üzerindeki Türkçe isimler yüzünden mezarlar yıkıldı, talan edildi. Türklerin Türk motifli giysiler giymeleri yasaklandı. Bu baskılara dayanamayıp protesto gösterileri yapan Türklerin üzerine askeri birliklerce ateş açıldı. 1.000 Türk Belene’deki toplama kampına gönderildi. Baskıların giderek artması sonucu 360 bin Türk zorunlu olarak Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı. |
2360 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |